Ayasofya Camii: Tarihin Güzeller Güzeli Başyapıtı
İstanbul denildiğinde akla ilk gelen, gezi noktaları listelerinin ilk sırasında yer alan Ayasofya Camii, bugün dünyanın pek çok noktasından turist akınına uğramaya devam ediyor. Bir Ayasofya gezisinde dikkat edilmesi gereken küçük ama oldukça önemli detaylar vardır ancak konu buraya gelmeden önce Ayasofya’nın kısa tarihine biraz değinelim ve günümüzdeki önemini neden yitirmediğinden ya da asla yitirmeyeceğinden bahsedelim…
Ayasofya Mimarisi
Ayasofya, Doğu Roma imparatorluğundan bu yana ayakta kalan önemli bir yapıt. İnşasının ardından 3 kez tekrar yıkılıp inşa edildiği hakkında bilgi vardır. Bugün bizim ziyaret ettiğimiz Ayasofya ise 3. kez yapılmıştır. Kelime anlamı “Kutsal Bilgelik” olan Ayasofya, büyük yapısı nedeniyle bir katedral olarak görev yapmıştır. Doğu Roma döneminde hükümdarların taç giydiği bu başyapıt, ilk inşa edildiğinde tarih 360 yılını gösteriyordu. I. Konstantin tarafından yapılan ilk kilise, bir isyan sonrasında yıkılmıştır.
İstanbul’un önemli simgelerinden biri olan Ayasofya, bir kilise olarak yapılmış ibadet mekânı olsa da İstanbul’un fethinin ardından Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiştir. Cami yapılmıştır ancak mimarisinde çok fazla değişikliğe gidilmemiştir. Camiye çevrilmesinin ardından tam 482 yıl boyunca İslam dünyasının ibadet mekânı olarak kullanılmıştır. Tarih 1935 yılını gösterdiğinde müzeye çevrilen ve sadece turistik gezilere açık olan Ayasofya Müzesi, 2020 yılında ise tekrar cami olarak hizmet vermeye başlamıştır. Bugün, günün büyük bir bölümünde açık ve ücretsiz olarak ziyaret edilliyor ve ibadete açıktır.
Ayasofya Camii Nerede?
İstanbul gezilecek yerler listesinin ilk sıralarındaki yerini koruyan Ayasofya Camii, Fatih ilçesine bağlı Sultanahmet’te bulunmaktadır. Sultanahmet Meydanı’na yakın bir konumda yer aldığı için bölgeye gelen turistlerin ilk uğrak noktalarından biridir.
Ayasofya Camii’nin Eşsiz Mimarisi!
Söz konusu Ayasofya olunca, mimari detayları incelemeden geçmek olmaz. Öncelikle Ayasofya gezisi yapanlar ikiye ayrılır. Sadece ünlü bir yapı olması nedeniyle merak edenler ya da bu başyapıtı hem tarihi hem de mimari açıdan merak edenler tarafından ziyaret edilir… Şunu söyleyebiliriz ki eğer özel bir ilginiz varsa Ayasofya’yı başka başka günlerde tam manasıyla gezmelisiniz. Eminiz ki her gezişinizde daha önce hiç fark etmediğiniz detaylar yakalayacaksınız. İsterseniz Ayasofya ile ilgili kaynaklardan bilgi alarak, Ayasofya gezisi sırasında hangi alanlara dikkat etmeniz gerektiğini ve içinde yer alan özel detayların ne anlama geldiğini bilerek yola çıkabilirsiniz.
Ayasofya’nın ihtişamlı mimarisine göz atmanın vakti geldi. Köklü geçmişi ile günümüze kadar gelen Ayasofya; 1 orta nef, 2 yan nef ve 2 nartekse sahip. Bizans döneminde yapılan tüm kapıları meşe ağacından. Tunç kapısı ise yapımı sırasında Tarsus’ta yer alan bir Hellenistik yapıdan özel olarak getirtilmiştir. Kubbesi yerden 55.6 metre yüksektir. Bu devasa kubbede 40 pencere ve 40 kaburga bulunuyor. Ayrıca 40’ı alt katta, 67’si galeride olmak üzere toplam 107 adet sütun yer alıyor.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi ile camiye çevrilen ve ilk Cuma namazının kılındığı bu görkemli yapının minareleri III. Murad döneminde Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Bu denli zengin bir mimariye sahip olması, bugün de önemine önem katmış olup hem tarihi hem de dini etkisini devam ettirmektedir. Artık Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerif olarak Müslüman cemaatinin ibadet mekânıdır.
Ayasofya Camii Hakkında… Efsane mi Gerçek mi?
Ayasofya’nın bir kilise, sonrasında bir cami olarak kullanılması ve mimari zenginliği, bilinmeyenleri de beraberinde getirmiştir. Pek çok profesör ve araştırmacının gündeminde olan Ayasofya üzerinde düşündüren konular vardır. Araştırmaların günümüzde de sürdüğü bu konular, pek çok spekülasyonu da beraberinde getirmektedir.
Peki, Ayasofya’nın bu kadar özel bir yer olmasının ardında farklı noktalar mı var?
- İstanbul’un fethi sırasında kaybolan bir papaz ve elindeki kutsal kase… Fetih sırasında vaaz veren bir papaz, çok geçmeden eline aldığı kutsal kase ile birlikte bir kapıdan geçmiş. Kapıdan geçtiği sırada o nokta duvar olmuştur. Bir inanışa göre papaz geçtiği noktada kutsal kase ile hâlâ beklemektedir.
- Kıyamet günü… Ayasofya’nın güneyde yer alan bir kapısında kıyamet günü yazmaktadır. Hatta bu notun Hızır a.s’a ait olduğu söylenir. Kapıdaki taşta tam olarak şöyle yazmaktadır. “On Sekizinde yevm-i Pazar, sene 1038.”
- Hz. İsa’nın kutsal emanetleri… Bilinenin ötesinde Ayasofya’nın bilinmeyen ve ziyarete kapalı alanları mevcuttur. Diğer yandan hiç bilinmeyen gizli alanlarının olduğunu düşünen araştırmacıların bu konuyu açıklığa kavuşturmak istediği bilinmektedir. Gündemi yakından takip edenler bilir. Ayasofya’nın gizemli bir tarihi olduğu pek çok araştırmacının takip ettiği ve üstünde durduğu bir konudur. Hz. İsa’nın kutsal emanetlerinin Ayasofya’da olduğu düşünülüyor. Büyük bir gizem olarak kalsa da bu tartışma hâlâ merak konusudur. Emanetleri arasında ise çarmıha gerildiği haç ve o sırada kullanılan çivilerin olduğu söylenmektedir. Tabii bu bahsettiklerimiz sadece bir söylenti. Henüz böyle bir gizli alan bulunmadı.
- İşte Ayasofya ile ilgili ilginç bir bilgi… Ayasofya’da yer alan levhalar, hiçbir kapıdan geçmemektedir. Hz. Muhammed ve 4 halifenin isminin yazdığı levhaların bu denli büyük olmasının önemli bir nedeni var. Levhaların o kapılardan geçmesin diye devasa yapılmış.
Ayasofya’nın ne gizemi biter ne sırrı… Belki başka bir yazımızda Ayasofya’nın bilinmeyenlerini yakından inceleme şansı yakalarız.
Sultanahmet Gezisi için tıklayın.
2 Yorum
Fatma
Merhaba gerçekten yazınızı okurken tarihi yaşadım, emeğinize sağlık.
dijiseya
Fatma Hanım, olumlu geri dönüşünüz için teşekkür ederiz ! 🙂